Dünya Siyonist Vahşetin Karşısında Filistin’in Yanında Durdu, Türkiye İse Ticarete Devam Ediyor!

13.11.2024

Dünya Siyonist Vahşetin Karşısında Filistin’in Yanında Durdu, Türkiye İse Ticarete Devam Ediyor!

Genel Başkan Vekilimiz Mahmut Arıkan, TBMM Grup Toplantısı’nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

İsrail’in katliamının 403 gündür devam ettiğine dikkati çeken Arıkan, şunları söyledi;

“403 gündür bu katliamı lanetledik. Bugün de aynı şekilde devam edeceğiz. Sadece biz değil, dünyanın bütün ülkelerinde eylemler yapılmakta. Avrupa’nın göbeğinde terörist İsrail’in aleyhinde büyük eylemler tertip edildi. Finlandiya, Norveç ve İspanya başta olmak üzere birçok ülke İsrail’e karşı açıkça cephe aldı. Dünyanın birçok ülkesi Siyonizm’e karşı boykot uyguladı, limanlarını kapattı. Güney Afrika Cumhuriyeti, Siyonizm’i mahkum etmek için soykırım davası açtı. Dünya, Siyonist vahşetin karşısında, Filistin’in yanında durdu. Siyonizm’in Büyük İsrail Projesi tam olarak bizim bölgemizi kapsamasına rağmen, en cılız sesler bizim bölgemizden çıktı. İslam İşbirliği Teşkilatı toplanıp kınama mesajı yayınlamaktan başka hiçbir somut adım atmadı, görünüşe bakılırsa bundan sonra da atmayacak.

Türkiye özelinde ise iktidar 85 milyon insanın İsrail’le ticareti kesme talebine rağmen ‘ticaret yapmıyoruz’ algısıyla ticarete devam ediyor. Meydanları doldurup kola ve hamburger şirketlerini protesto ettiler ama giden gemilere karşı üç maymunu oynadılar. Cambaza bak oyunuyla kirli çıkarlarına devam ettiler. Sonunda yapmadıklarını iddia ettikleri ticareti kabul edip, bitirdik dediler. Gazetecilerin araştırmalarıyla gördük ki bitirmek şöyle dursun, rekor üzerine rekor kırmışlar. Ama Gümrük ve Ticaret Bakanımız, tıpkı kendisinden öncekiler gibi kibir, iftira ve müstehzi ifadelerle ticarete devam etmediklerini söyleyebiliyor.

AZGIN AZINLIK DİYE KÜÇÜMSEDİKLERİNİZ BU ÜLKENİN ÖZ EVLADI

İsrail’e demir, çelik, jet yakıtı, seramik, tel örgü ve daha binlerce malzeme gitsin diye yalan konuşuyor. Filistin’e gittiğini söyledikleri malzemelerde makyaj malzemeleri var arkadaşlar. Sayın bakan, orada bombalar altında can verenlerin kozmetiğe ihtiyacı mı var? Onların ihtiyacı yok ama sizin kirlenmiş ellerinizin makyaja ve maskelere ihtiyacı var. Cesedi eriyen bebeklerin seramiğe ihtiyacı yok ama sizin o koltuklarda oturmak için size verilen ödevleri yapma mecburiyetiniz var.

Şimdi siz mi kalkıp bize had bildireceksiniz? Siz mi bizi teraziye koyacaksınız? Siz mi bize sınır çizecek, siz mi bize yol göstereceksiniz? Rahmetli Erbakan Hocamızın ifadesi ile ‘hadi oradan!’ diyoruz. ‘Azgın azınlık’ diye küçümsedikleriniz bu ülkenin öz evlatları. Dar’ül Erkam’daki kırk inanmış insan, birileri için azınlıktı; Firavun’un sarayında sadece bir Musa vardı. Kimin azgın azınlık, kimin ‘değerli yalnızlık’ içinde olduğunu oturulan koltuklar değil alınan oylar değil hakikat belirler!

‘Esenyurt düşerse Gazze düşer, Mekke düşer’ diyerek oy toplamıştınız. Bugün Esenyurt’ta hukuksuzluk var Gazze’de soykırım var, sizin İsrail’e devam eden ticaretiniz var. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, gençlik kollarımızın yaptığı basın açıklamasının ardından alelacele bir açıklama yaptı. ‘Sorumluluk reddi beyanı’ gibi kaleme alınan bu açıklama, bizce bir ‘suç itirafı’ niteliğindedir. Açıklama Ceyhan boru hattından bahsediyor. Arkadaşlar bizi yine yanlış anladılar. Biz sadece Ceyhan’dan yapılan sevkiyata değil, Kocaeli’ndeki sevkiyata da İzmir Aliağa’daki sevkiyata da karşıyız.

Bizim sevkiyata da giden gemilere de nasıl karşı olduğumuzu geçen hafta Anadolu Gençlik Derneği’mizin İstanbul Üniversite Komisyonu gösterdi. Geçen hafta buradan teşekkür etmiştim. Şimdi kardeşlerim aramızdalar. Ben sizlerden onlara bu onurlu davranışlarından dolayı bir teşekkür alkışı rica ediyorum. Hepinizden Allah razı olsun. Bu gençlerimizin de, bizim de tek bir gemiye müsahamamız var! O da Haydarpaşa’da hukuksuzca bekletilen Vicdan gemisidir!

SİZİN GİYDİĞİNİZ GÖMLEĞİN ÜZERİNDE KAN VAR, BOP VAR, BİP VAR, YAHUDİLERİN CESARET MADALYASI VAR!

Sayın Bakanın ardından Sayın Cumhurbaşkanı da aynı ifadelerle konuyu ele alıyor. Biz Milli Görüş gömleğini çıkarmadık Sayın Cumhurbaşkanı; biz o gömleği 55 yıldır üzerimizde taşıyoruz. Biz bu gömleğin Hz. Yusuf’un gömleği gibi saldırıya uğrayacağını, yolumuzu açanlardan öğrendik. Sizin giydiğiniz gömlek daha havalı ama o gömleğin üzerinde kan var, BOP var, BİP var, o gömleğin üzerinde neden verildiği belli olmayan Yahudilerin cesaret madalyası var. Hamd olsun bizim gömleğimiz temiz, başımız dik, alnımız ak. Biz değerli yalnızlığı,  tercih etmeye devam edeceğiz. Hiç şüpheniz olmasın yıllardır istismar ettiğiniz çoğunluk da size sırtını döndü. Detone olan çatlak sesleriniz de ilk seçimle birlikte yok olup gidecek. Ve Tarih sizi Siyonizm’in ortağı, BOP’un eş genel başkanı, soykırımın destekçisi olarak yazacak. Bundan hiç şüpheniz olmasın.

TRUMP ASLA BİZİM DOSTUMUZ OLAMAZ!

Geçtiğimiz hafta grup toplantımız esnasında ABD seçimleri tamamlanmış, Trump’ın seçim zaferi ilan edilmişti. Tabi ardından analizler, grafikler, temenniler, tebrikler, dostluklar, öngörüler havada uçuştu. Şunu ifade edelim, bizim için bunların hiçbir ehemmiyeti yok. Çünkü bizim mücadelemiz emperyalizmin kuklaları ile değil, bizzat kendisiyledir

Biz Wilson’uda, Roosevelt’i de Nixon’u da, Bush’u da Obama’yı, Clinton’ı da ve Trump’ı da biliriz. Bizim mücadelemizde bu şahısların varlığı hiçbir zaman önemli olmadı. Bölgemizde ABD tarafından kan dökülmeye başladığında Trump daha kulesindeydi. Birinci döneminde her fırsatta Türkiye aleyhinde açıklama yapan, bölgemizi kan gölüne çevirmek için Kudüs’ü Siyonizm’in başkenti olarak tanıyan, Kürt kardeşlerimizi Türklerin düşmanı olarak gören, Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet başkanına ağza alınmayacak ifadelerle saldıran ve bir de bu mektubu iş yerinde sergileyen Trump asla bizim dostumuz olamaz.

Büyük Ortadoğu Projesi ile Ortadoğu’daki 22 ülkenin rejimleri, sınırları ve haritaları değişecek diyen Condoleezza Rice bizim dostumuz değildir. Büyük Ortadoğu Projesi bölgemiz için fırsat değil, intihardır. Rahip Brunson olayında ülkemizin uluslararası imajını yerle bir eden Trump, Türkiye için olumlu olan hiçbir adım atmamıştır, bundan sonra da atmayacaktır. ‘Dostum Trump’ diyerek kutladığınız kişinin icraatlarını siz unutmuş olabilirsiniz ama biz unutmadık. ‘Bu can bu bedende, bu fakir bu görevde olduğu sürece o teröristi (Rahip Brunson) alamazsınız.’ Açıklamalarından sonra nasıl geri adım attığınızı, tehditlere nasıl boyun eğdiğinizi unutmadık. Şahsiyetli dış politikayı her gelip geçene boyun eğmek olarak anladınız. Reel politiği zalime destek olmak olarak anladınız. Cesareti Siyonizm’in madalyalarında sandınız. Şimdi de dostluğu emperyalizmin kuklalarında arıyorsunuz. Siz hata yapmaktan bıkmadınız ama bu millet hatalarınızdan dolayı bedel ödemekten bıktı.

ENFLASYON HİÇBİR ŞEKİLDE DİZGİNLENEMİYOR!

Yılın son aylarındayız. Bütçe’nin, ekonomik göstergelerin, zam oranlarının daha fazlaca konuşulduğu bir dönemdeyiz. Bu göstergelerin yanında bir de adeta ‘bahis oynarcasına’ açıklanan ama bir türlü tutturulamayan tahminler var. Bahis meselesine birazdan geleceğim orada söylenecek çok şey var ama önce şu tahmin meselesini bir ele alalım. Ülkemizin bir numaralı gündem maddesi olan enflasyon, hiçbir şekilde dizginlenemiyor. Yapılan hiçbir tahmin tutmuyor, atılan hiçbir adım işe yaramıyor. Çünkü samimi bir yönetim, milli bir politika yok. Ne var? Faiz lobileri var, rant var, israf var, yolsuzluk var. Siz bunlarla enflasyonu sürekli yukarı doğru çeker, tahminlerinizi günceller durursunuz. Merkez Bankası; 2024 yılı için enflasyon tahminini %38’den 44’e, 2025 için %14’ten %21’e, 2026 için ise %9’dan %12’ye çıkardı.

Bunları öyle gerçekçi tahminler olarak görmeyin. Bunlar algı yönetmek için yapılmış tahminler. Çünkü iktidar olmayanı oldurma peşinde. Ne demek istiyorum; gelecek yılın asgarî ücretini, memurlarımızın ücretini reel enflasyona göre değil, gelecek enflasyon tahminlerine göre yapmak istiyorlar. Meşhur bir dizide bir replik var: ‘İki yıl sonra alacağımız maaşı üç gün önce yedim’ diye. İktidar da ilhamını bu diziden almış olacak ki, aziz milletimizden alacak bir şey kalmayınca gözünü gelecek maaşlara dikti. Merkez Bankası Başkan Yardımcısı enflasyon beklentilerine göre zam yapmanın faziletini anlatıyor. Bunu anlatırken 2024 yılı maaşı için kendisine % 101 zam yapıvermiş. Yapmış olduğu tahmin %22, yaptığı zam %101. ‘Ele verir talkını kendi yutar salkımı dedikleri’ tam olarak bu.

Rahmetli Erbakan Hocamız bunlar için at yarışı spikeri derdi. Durum bugün de tam olarak budur. Jokey; faiz lobileri, at sahipleri; ballı ihaleleri alıp devleti soyanlar.  Bunlar da olup biteni anlatanlar. Biz uyarıyoruz; asgarî ücretliyi, emekliyi ve memuru daha fazla ezemezsiniz. Yaptığınız sayısal loto tahminlerine göre kimsenin emeği ve ekmeği ile oynamayın, buna yeltenmeyin, aklınızdan çıkarın. Sizin için basit rakam oyunları olabilir; ama bunlar aziz milletimize ödenemeyen kiralar, kaynamayan tencereler, astronomik gaz ve elektrik faturaları, istediği ayakkabıyı alamayan çocukların hüznü olarak yansıyor. Bir zamanlar seçim çalışmalarında bisküvi ve çikolata üzerinden vaatte bulunan iktidar ortaklarına sesleniyorum; durum tam da anlattığınız gibi. Babalar çocuklarına çikolata alırken kırk kere düşünüyor. Bu vebale daha fazla ortak olmayın.

TATİL EVDE OTURUP OKULUN AÇILMASINI BEKLEMEK OLDU!

Bakınız, evlatlarımız bir haftalık okul tatiline girdiler. Normalde tatil; dinlenme, biraz eğlence, gezmek demektir, müze demektir, yeni yerler görmektir. Ama iktidarın uyguladığı politikalar yüzünden, tatil evde oturup okulun açılmasını beklemek oldu. Çünkü dışarıya adım atmak bile para. Hem de büyük para. İlkokul çocukları bugün ekonomi konuşuyor, siyaset tartışıyor. Çizgi film karakteri ezberleyecek yavrularımız enflasyondan bahsediyor. Beyler, siz çocuklarımıza çocukluklarını borçlusunuz. Siz bu ülkenin evlatlarına bir gelecek borçlusunuz. Siz bu ülkenin çocuklarını dert sahibi yaptınız, çocuklar birden büyümek zorunda kaldı. Sizin geleceklerini kararttığınız çocuklara biz Adil Düzen Ekonomisi ve adil bölüşüm ile ışık olacağız. Biz Saadet Partisiyiz, kimse kusura bakmasın, biz vazgeçmeyeceğiz!

ANADOLU'NUN GENÇLERİ KUMARIN, UYUŞTURUCUNUN, DEİZMİN PENÇESİNDE

Öncelikle; bu iktidar yola çıkarken dindar nesil yetiştireceğiz dedi. Geldiğimiz noktada değil dindar nesil, dinin esamesi okunmuyor. Anadolu’nun gençleri kumarın, uyuşturucunun, deizmin, ateizmin pençesinde. İktidar ise her alanda olduğu gibi burada da ‘-mış gibi yaparak’ mücadele ettiğini söylüyor.

Biz yıllardır yasadışı bahisin ülkeye ve gençlere verdiği zararı söylüyoruz. Bugün milyonlarca insanımız illegal bahis sitelerinde kumar oynuyor. Topluma örnek olması gereken sanatçılar canlı yayınlar da bahis reklamı yapıyor. İnternete ne zaman girseniz önünüze bu içerikler düşüyor. Her alanda ve her yerde kumara özendiren içeriklerle karşılaşıyor gençler. Her gün duyuyoruz, okuyoruz, görüyoruz; kumar yüzünden evini kaybeden, arabasını kaybeden, boşanan, yuvası dağılan sayısız insan var. İntihar eden binlerce vatandaşımız var. Bu vatandaşa yansıyan yönü. Bir devlete yansıyan yönü var. Buradan yurtdışına akan korkunç bir para var. Yıllık 55 milyar dolar gibi bir rakam yasadışı bahis aracılığıyla yurtdışına gidiyor. Devletin vergi kaybı ise 300 milyar TL. Bunlar hafife alınacak rakamlar değiller. Bunlarla çiftçiyi, eğitimi, üreticiyi ihya edersiniz. Bütün bunlar olurken iktidar ne yapıyor? Göstermelik operasyonlar!

İsmi yasadışı bahisle geçen sosyal medya ünlülerini ön kapıdan alıp arka kapıdan serbest bırakıyor. İpin ucu büyük baronlara bağlanınca da operasyon son buluyor çark kaldığı yerden dönmeye devam ediyor. Biz ‘Önce Ahlâk ve Maneviyat’ derken kuru söz olsun diye söylemiyoruz. Ülkenin geleceği olan gençlerimizi kumara, uyuşturucuya ve kolay paraya alıştırarak büyük devlet olamazsınız. Haram parada gözü olana; alın teri ile kazanılmış helal paranın değerini anlatamazsınız. Bu yanlıştan vazgeçin ve kararlı bir duruş gösterin. Gelin hep beraber ucu kime çıkarsa çıksın bu kumar ve uyuşturucunun üstüne gidelim. Gençlerimizi, geleceğimizi kurtaralım. Yoksa sonumuz hiç iyi bir yere gitmiyor. Kör çobanın sürüsünün akıbeti uçurumdur. Gözlerinizi açın ve bu konuya daha fazla kayıtsız kalmayın. Yoksa paramız, gençlerimiz, insanımızla birlikte geleceğimiz de gidiyor.

ÜLKEMİZİN BEKASI İÇİN TEHDİT DEVAM EDERKEN UMUT HAKKINDAN BAHSEDİLEMEZ

Son günlerde umut hakkı tartışmaları yürütülüyor. Dün de Adalet Bakanı Sayın Tunç bir açıklamada bulundu, dedi ki; ‘Birtakım değerlendirmelerin, bize sorulup burada açıklama yapmak doğru değil.’ Arkadaşlar! Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde bile umut hakkı şartlarını karşılamadığı belirtilen bir kişi hakkında gündem oluşturmak hiç kimseye bir şey kazandırmaz, aksine ülkemize kaybettirir. PKK ve PYD silah mı bıraktı, terör sorunu tamamen mi temizlendi, ülkemizde barış iklimi mi hakim, tüm teröristler güvenlik güçlerine mi teslim oldu? Bunların cevabı hayır. Bazı tehditler hala ayan beyan ortadadır. Ülkemizin bekası, aziz milletimizin güvenliği için tehdit devam ederken umut hakkından bahsedilemez, bu şart el yükseltme aracı olarak kullanılamaz. Aziz milletimizin umudunu başkalarına umut hakkı vererek yok edemezsiniz. Hukuk ortada, kanunlar ortada, şartlar ortada. Sonunda yapılması gerekeni en başta yaparak bir kez daha aldatılmayın ve aldatmaya kalkışmayın.

SAADET PARTİLİLERE ÇİFTE STANDART UYGULANIYOR

Birilerine umut hakkı konuşulurken; Saadet Partililere çifte standart uygulanıyor. Hukuk, iktidara ayrı muhalefete ayrı işliyor. İnsanlar iktidara yönelik en ufak bir eleştiride bile gözaltına alınıp, tutuklu yargılanıp, üst sınırdan ceza alırken Saadet Partisi söz konusu olunca süreç farklı işliyor. 2019 yerel seçimlerinde Malatya Pütürge’de iki sandık görevlimizi şehit edip kasten öldürme suçundan müebbet hapis cezası alan kişi cumhurbaşkanı tarafından 2024 yılında affedildi. Yine 2019 yerel seçim öncesi Üsküdar’da Saadet Partisine iftira atan İçişleri Bakanına sadece bu iftirasının doğru olmadığını ifade eden Saadet Partimizin iki üyesine ceza verildi. Ancak Saadet Partililere en ağır hakaretler eden kişi hakkında üyelerimizin yaptığı suç duyurularına ise ‘siyasi eleştiri’ olarak kabul edilerek soruşturma dahi açılmadı. Hukukun herkese hiçbir ayırım gözetmeksizin eşit bir biçimde uygulanması; adaletin tesis edilmesi ve adalete güvenin sağlanması için elzemdir. Elbette bu iktidar bunu istemiyor. Siz bana güvenin hukukta neymiş diyorlar. Bu güzel memlekete, birlikteliğimize yazık ediyorlar.

DOSTLARIN ATTIĞI GÜL BİZİ YARALIYOR

Malumunuz olduğu üzere 24 Kasım 2024’te 9. Olağan Kongremizi yapacağız. Kongremizin tekraren hayırlara vesile olmasını diliyorum. Erbakan Hocamızın önemli bir tespiti vardı, derdi ki; ‘Çay sohbetlerinde, edebiyat kürsülerinde kahramanlık yapmak kolaydır. Asıl marifet, yük altında ve hizmet esnasında sadık ve sağlam kalabilmektir.’ Bu tespitin en müşahhas örneklerinden biri şüphesiz Genel Başkanımız, Sayın Temel Karamollaoğlu’dur. En zor zamanlarda en zor görevleri üstlendi. En kritik süreçlerde bizlere öncülük etti, yol gösterdi. Tecrübesiyle, birikimiyle sadece bizim değil ülkemizin ufkunu aydınlattı. Bunu yaparken her türlü iftiraya, her türlü haksızlığa uğradı.  Ama asla boyun eğmedi. Sahip çıkanı az diye hakikati söylemekten vazgeçmedi. İlk zorlukta gömleği çıkaranlar, ilk virajda yoldan çıkanlar temel Karamollaoğlu’na Milli Görüş anlatmaya kalktılar. 26 yaşında genç bir delikanlı iken Necmettin Erbakan’ı tanıyan ve o günden sonra ne yanından ne de ideallerinden bir milim sapmayan Temel Karamollaoğlu’nu ‘Erbakancı’ olmamakla suçladılar. Yaptıklarıyla, Erbakan Hocayı mezarında ters döndürenler, Temel Beyi Erbakan’ın kemiklerini sızlatmakta suçladılar. Hadi onları anlıyoruz, onlar sarayların ihtişamına kapıldılar. Yaldızlı parlak koltukların konforuna aldandılar. Hakikatin değil menfaatin esiri oldular. Onların taşları değil, dostların attığı gül bizi yaralıyor, incitiyor. Bazı arkadaşlarımızın sağda solda büyüklerimizi hedef alan incitici cümleler kurduklarını duyuruyoruz. Lütfen yapmayın. Hedefe giden her yol meşru değildir. Böyle yaparsanız, sadece hedefi değil yolu da kaybetmiş olursunuz. Bir kez daha; bugüne kadar kınayanların kınamasına aldırmadan her şart altında hakikati haykıran muhterem genel başkanımız Temel Karamollaoğu’na selam ediyor şükranlarımı sunuyorum. Herkes saraydaki Yusuf ile dost olmak ister, ancak asıl olan kuyudaki Yusuf’un yanında olabilmektir.

Selam olsun kuyudaki Yusuf’un yanında duranlara. Kuyulardaki Yusuflara el uzatanlara.. Selam olsun kula minnet eylemeyenlere…Selam olsun zalimin talim ettiği yola meyletmeyenlere…Selam olsun bizim yüzümüzü bir kere bile öne eğdirmeyenlere…”